16 Temmuz 2014 Çarşamba

Oyun

  Tanıyalım tanımayalım hepimiz birbirimizin,
Yol ayrımlarındaki tabelalarıyız.
Yumuşak uçlu kurşun kalemle işaretlenmeyi bekleyen şıklarıyız.
Nefesinin karıştığı nefesiz.
Bazen olmak istedikleriyiz bazen olmadıkları için şükrettikleri. 
Sevdikleriyiz, nefret ettikleri, varlığından bihaber oldukları. 
İki kişinin tanışmaması birbirlerinin hayatlarına dokunmadıkları anlamına gelmez. Yabancı saydıklarımız değiştiremez mi hayatlarımızı?
Mesela tanışmadığımız birinin başarısına imrenerek yol ayrımında o hevese kırarız direksiyonumuzu,hayatımız değişir. 
Ya da tanımadığımız birinin doğru şıkkıyızdır, işlemler yapıp bize ulaşmasını bekleriz kurşun kaleme hasret. 

  Hepimiz kendi hayatlarımızın başrolleriyiz. Tanıyıp tanımadığımız herkes de bu oyunun figüranları. Ne bir kişi eksik ne bir kişi fazla. Tepeleme. Tam kararında. Oyundaysak kuralına göre oynuyoruz. Nefeslerimiz birbirine karışacak! İlginç değil mi? Hepimizin senaryosu farklı ama bir o kadar da aynı. Aynı sahnede milyonlarca oyun oynuyoruz aynı süre içinde. Bazılarımızın çabuk bitiyor oyunu, alkışlarla uğurluyoruz gerçek hayatlarına. 

  Six Feet Under 2. sezon 5.bölüm: The Invisible Woman. Adından da anlaşıldığı gibi "görünmez" kelimesini adının önüne alabilecek kadar yalnız birinden bahsediliyor bölümde. Kahvaltı yaparken boğazına mısır gevreği takılarak ölen, cesedi bir hafta sonra bulunan bir kadın. Cenaze işlemlerini ölmeden önce planlayacak kadar 'tek'. Tabutuna, cenazesinde çalınacak şarkıya, konuşma yapacak rahibe kadar. Ama şöyle bir sorun var ki kadın tepeden tırnağa yalnız. Bu yüzden cenaze boş bir salonda yapılıyor. Ne ailesine ne dostlarına ne de bir tanıdığına ulaşabiliyor cenaze koordinatörü. En sonunda cenaze evinin sahibi olan aile törende ailesi gibi yas tutuyor. Kadına acıyorsun bölüm boyu. Boş görüyorsun kadının 40 küsür senesini. Niye yaşadı ki yalnız ölecekse diyorsun. Ama rahibin konuşmasına kadar. Belki çok basit, etkisi hafif olan bir konuşma ama benim için anlamı büyük.

"-Emily Previn'in yasını tutmak için toplandık. Emily Previn'i tanımazdım. Az kişinin tanıdığını zannediyorum. İnsanlar başkalarının hayatlarına dokunmadan yaşanılan hayatların anlamsız olduğunu düşünebilir. Ama böyle düşünmek ukalalık olur. Her hayat bir katkıdır. Sadece bunu şu an görmüyor olabiliriz. Emily Previn ile ölümünde de olsa tanıştığım için memnunum. Her insan hayatımıza bir sebeple girer ve bizim sorumluluğumuz öğretmek zorunda oldukları şeyleri öğrenmektir."
  Kimse boşuna girmedi hayatımıza. Herkesin bir görevi vardı. Yeni ayrıldığın üç yıllık sevgilinin sana kattıkları sadece gözyaşının erittiği mendiller veya kabarık telefon faturaları değil. Çok sevdiğin dedenin hayatında bıraktığı tek iz babana miras bıraktığı lüks yazlık da değil. Belki de sırf durakta düşürdüğün paranı vermek için kendi evine zıt tarafa gittiği halde senin bindiğin otobüse binen 12 yaşındaki çocuk sana daha çok şey kattı 12 senelik arkadaşından. Ya da tamamen değiştirdi hayatını. O parayı ulaştırman gereken yer son şansını verdi belki de sana. Kelebek etkisi mi diyorlardı buna? Ben inanmıyorum bir insan kulu da o büyük sahneye izini bırakmasın. Ne yalnız ölen kişi boş geçirmiştir ömrünü ne de cenazesi dolup taşan ünlünün hayatı cenazesi kadar doludur. Bıraktığımız iz durakta da kalmış olabilir, icatlar ansiklopedisinde de. 
  
  Yeter ki koca sahneye kavgasız gürültüsüz birbirimizin oyunlarına dokunarak sığışabilelim. Başrollerimizi hakkıyla icra edebilelim perdeler kapanana kadar. 

 Keyifli oyunlar hepimize!

4 yorum:

  1. her bölümün olduğu gibi o bölüm beni de etkilemişti, konuşma dokunaklıydı oldukça gerçekten, six feet under çok şey katıyor insana !

    YanıtlaSil
  2. Çünkü her şeyiyle çok gerçek. Nate'in öleceğini duymamış olsaydım daha bir zevkle izleyecektim ama yine de iyi ki önermişsin

    YanıtlaSil
  3. Harika bir yazı daha! :)

    YanıtlaSil
  4. Çok teşekkür ederim Burak abicim:)

    YanıtlaSil