2 Kasım 2014 Pazar

Uyyyku.



   Bu gece uyumamaya kararlıyım. 

   Önüne milyonlarca sıfat yakışır bu gecenin. 


   Bu gece geçmişim dakikası dakikasına uymayan bozuk bir klima. Öyle bir soğuk ki üflediği, içim ürperiyor. Nasıl anlatsam. Oyuk var içimde, beş sene önce açılan. Her koca sene üzerine toprak atıyorum oyuğun. Bir gece geliyor geçmiş geçmişliğini yapıyor, tüm gücüyle soğuk havasını üfleyince ne toz kalıyor ne toprak. Aynı geçmiş sıcağıyla da soğumuş acılarımı ısıtıp, önüme koyuyor. Bu gece dikkatli bakarsanız ortalığa saçılan teselli parçacıklarını çıplak gözle görebilirsiniz. Göz ve ruh sağlığınız için pembe gözlüklerinizi takmanızı öneririm.


   Bu normalden uzak gecede her saat başı yazılabilecek bir şey vardır. Var mıdır? Deneyelim.


00.00

   Aa zar-pul sesi kesildi. Bir sabah uyanıp Küçükpark'ta yorgan satmaya karar verdiğini düşündüğüm bozacı çakması yorgancı bu geceyi de yanlış pazarlamanın kurbanı olarak bitirdi. Derbi taraftarları dağıldı. Sarhoş kavgası da yok. Küçükpark girdi pazartesi sendromuna kesin. Ders saatleri sağ olsun, sendromumu çarşamba gününe aldırdım ben. 

   Araştırmacı gazeteci oda arkadaşım takmış kırmızı gözlüklerini bir buçuk saattir masa başında, hafta sonları çalıştığı gazetenin özel haberi için uğraşıyor. 2. sınıfta mesleğini yapabilen şanslı mekteplilerden o. Öyle bir imkanım olmasını isterdim ama şu anki biyoloji ve mühendislik bilgim beni yarı yolda bırakacak kadar bile ilerletemez. Zamanı gelir elbet. Bu arada odamız çok yönlü bizim. Bir iletişimci bir mühendis adayı. Bol kelimeli bol işlemli. Başucu sehpamızın bir köşesini Stephen Hawking çeker, diğerini Karl Marx. Ne öğrendiysen oda arkadaşınla paylaşmak zorundasın. Bir gün kapıdan ''Tamam karar verdim. Marksistim ben.'' der. Tüm gün derste işlediklerini anlatır hevesle. Ben de kahrolurum tabi o sırada sözel bir bölümde okumadığım için. Bana gelince hücre zarının mozaik yapısının çok ilgi çekici olmadığını bildiğimden öğrendiğim paradoksları yarım yamalak sıralarım. Bir keresinde Murphy Kanunlarından bahsetmiştim de ''Tereyağlı Kedi Paradoksu'' ile ne dalga geçmiştik. Dalga geçilmeyecek gibi değil ki. Merak edenlere:


 Tereyağlı Kedi Paradoksu


   Öyle bir oda yani bizimkisi. Bir paragrafla anlatılmaz T.S(20). Biliyorum ünlü gazetecinin yurt yaşamını deli gibi merak ediyorsunuz ama hayran kitlesinden özür dileyerek yeni saatin açılışını yapıyorum.


02.05 

   Gecikmeli yayınımın tüm sorumlusu sohbeti bal oda arkadaşımdır,bilgilerinize... Gecenin anlamı büyük olduğu için gece sohbeti de arttı orantılı olarak. 5 sene önce bugün bu gece kaybettiğim büyük adamla, hayatımdaki güçlü kadın imajı annemin nasıl tanıştıklarından, ölümden, özlemden, aileden her şeyden konuştuk. Tilbe'ye göre güçlüymüşüm ben. Neden öyle hissetmiyorum acaba kendimi? 
İnanmayı ve öyle hissetmeyi çok istediğimi farkettim biraz önce. Geçen sene bugünden bu seneye kadar olan sürede içimdeki mumlardan birkaçının daha söndüğünü düşünüyorum. Aferin. Güçlü ben. Şunu atlıyoruz. Güçlü olmayı ben seçmedim, güçlü olmak alışmak zorunda olduğum bir şey. Zamanın getirdiği ve bazı şeyleri de götürdüğü bir eylem. Yaşamla uyum ne ilginç bir kavram. Bazen öyle yavaş geçiyor zaman, uyuşuyoruz, uyuyoruz. Bazen karar vermemiz gerekiyor, seçenekler üzerine düşünmeden uyduruyoruz. Uyyy... Uyku önemli! Sabahlamak gibi küçük hedefleri olan idealist bir blogger varmış, uykusu gelen. Saat dörtleri görebilir miyim diye düşünüyormuş. Sonunu düşünen kahraman olamaz! 

03.01

   Ve yeni saat. Konu konuyu açılmalı ki bu idealist blogger amacına ulaşsın. Aslında şimdi bahsedeceğim şeyi ayrı bir yazı olarak paylaşmayı düşünüyordum ama yeri gelmişken uykuyla olan savaşımda yardımcı olsun. 

   Bu seneye başlarken kendime söz verdim. Öyle bir yaşa ki dedim kendime geri döndüğünde karşında kocaman bir boşluk yerine gülümseten küçük küçük anıların olsun. Anılar birleşsin, o boşluğu yutsun! Bugünün de üzerine içilen bir bardak su olsun.Küçük anılar biriktirmeye Filmekimi ile başladım. Tamamınına katılmayı çok istesem de buna ne ders saatleri ne de maddi imkanlar elverdi. Ama 5 günde her gün hiç olmazsa bir filme gitmeyi hedefledim. Yeri geldi arkadaşlarımı amacım uğruna sürükledim yeri geldi tek başına sinemanın tadına bakayım dedim. 


   Çağdaşlar! Whisplash, Kök(I origins) ve Jersey Boys. Bu üç filmi yazın bir kenara. Canınız bilim kurgu isterse evreni sorgulayayım bir derseniz Kök'ü, 2015 Oscar'ın müstakbel en iyi erkek oyuncusunu izleyeyim yanına biraz da motivasyon fena olmaz diyorsanız Whiplash, Efsaneden efsane eğlenceli bir film arıyorsanız da Clint Eastwood filmi Jersey Boys'u açarsınız. Üçü de bayılma garantilidir.


Kısacası Filmekimi anılar kumbarasına fazlasıyla layık harika bir 5 gündü. Devamını oda arkadaşımla birlikte uğruna bir ay öncesinden para biriktirmeye başladığımız birbirinden unutulmaz iki etkinlikle getirdik. İlki ''Üstü Kalsın''. Adından da anlaşıldığı gibi Cemal Süreya şiirlerinin Hakan Gerçek yorumuyla birleşip tüyleri diken diken eden bir Tiyatro-Dinleti. O kadar büyük bir değer yüklemişim ki her saniyesine, kolumu bile kıpırdamadan izlemişim. Bittiğinde her yerimin tutulmasından anladım. Yorum yapmanın haddime düşmediği bir noktadayız. Şöyle ki: 


Üstü Kalsın-Hakan Gerçek


   3 gün geçti. Beklenen diğer güzellik. Ezginin Günlüğü. Bende sıfat yok bu konseri tanımlayacak.

Şimdilik etkinlik takvimimizin dolan sayfaları bu şekilde efendim. yeni sayfaları dolduracak bir kısa film festivali bir de kampüste caz konseri var. Kumbara derslerimin izin verdiği sürece dolmakta.
04.00
Uyku an itibariyle acıbadem kurabiyesiyle bile kıyaslanamayacak kadar tatlı.

Yasemin kokusunu andırıyor.

Ben kendimi kandıramıyorum daha fazla çağdaşlar.
Pes!
Nokta niyetine The Do.

http://www.resetmagazine.net/resetsayi26/insan/the_do.html



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder