1 Temmuz 2015 Çarşamba

Günün Birinde Cennetten de Sıkılacak



“- Sen bir çiçeğin poleninde koca bir galaksi görüyorsun diye o da görmek zorunda değil.
- Bana onu savunup durma. Sen tat zevkinden yoksun sadece doymak için yiyen biriyle birlikte bir ömür tüketmedin.
-O senin ömrünü tüketti.
-Ben de onunkini. Bir dilim ekmekle doydum mesela. ‘ Biraz daha’ demedim hiç. Mutfak pencerem var ya hani, bulaşık yıkarken baktığım. 7 senedir. Her gün yeni bir güzellik görmeye çalıştım.  Ben yetindim anlayacağın.
- 7 senedir mutfak pencerenden baktığın yer o harabe otopark mı?  Belki uzaklarda biraz da deniz… Kendini buna lâyık gördüğün gibi duygusuz bir adama lâyık gördün. Günün birinde cennetten de sıkılacak. ‘Yeterli’ kelimesini hiç kullanmayan birinden kanaatkâr olmasını bekleyemezsin.
-Öyle bir çabam yok.  Denizi mavi bir çarşaf olarak görmesin yeter. “


Kim kiminle kim hakkında konuşuyor? Dertleştikleri olay ne ve nereye varılacak?
Dün gece sırf yazmak için uygun ortam bulduğumu sanıp,  gereksiz bir yoğunluğa sahip, karakterleri birbiriyle çelişen bu anlamsız diyalogu yazdım. Sonra okuduğumda ve bir iki arkadaşımla üzerinde konuştuğumda konuşmanın çok tutarsız olduğunu düşündüm.
Şimdi konuşanlar abla-kardeş mi anne-kız veya baba-kız mı? Üçü de olası.  Abla kardeş ise konuşanlar, hakkında konuşulan amca da büyük ihtimalle ablanın kocası. Elimizde her şeye yüzeysel bakan ve cennetten sıkılabilecek kadar doyumsuz bir adam,  onun azla yetinmeyi bilen ve küçük şeylerden istediğini alan bir abla ve onun, büyük ihtimalle daha evlenmemiş, sarışın 30lu yaşlarındaki kardeşi var. Kız kardeş ilk cümleyle enişteyi koruyor. Sonra ablasının tarafına geçiyor. Kendiyle çelişiyor yani. Abla azla yetinmeyi bildiği için koca kavramının da azına tamam diyor. Amcanın da hiçbir şeyden haberi yok ama başrolde.
Nerede gerçekleşiyor bu konuşma? Bir arkadaşım kız kardeşin kuaföründe diye canlandırdı kafasında. Tabi cümleler kuaför dedikoduları için biraz süslü. Aslında bu cümleler günlük kullanım için uygun değil, farkındayım.
Özet olarak ben yazamadım ama yazabiliyorsan “Cennetten sıkılmak”  konulu bir şeyler yaz.
Ama önce cenneti tanımlamak var tabii.( Burak Abi sorarsa diye) Fikri sevdim ama dökemedim satırlara.
Bir de bu kadar kafa karıştırıcı yoğunlukta olmasın mümkünse. Daha günlük diyalogun içinde parlasın bazı cümleler güneş gibi. Ardı ardına olunca bu cümleler çok yıldızlı gök kubbeye benziyor. (Ilgım’ın tanımıyla)
Son olarak cennetten bile sıkılırsan ve bir şeyler yazıp, ne yazdığını çözemezsen haberim olsun mu?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder