13 Eylül 2016 Salı

Yarı Özeleştiri


Detaycıyım. İyi yönleri de var kötü yönleri de. Sinema detaycı oluşumdan dolayı bana bu kadar zevk veriyor. Ya da yazılan güzel şeyler detayına inince anlam kazanıyor. Ben ne kadar sevsem de bu özelliğimi bana kötü geri dönüşleri de oluyor. Detaycılığımı sadece cansız şeylerde kullanmayıp ucunu canlılara da dokundurunca o zaman ortaya müthiş bir memnuniyetsizlik çıkıyor. Kulağımı gözümü kapatamıyorum, dolayısıyla ağzım da boş durmuyor. Gördüğüm terslik dilimin ucunda. Sen misin "Neyin var?" diyen. Dilimin ucundan akan zehirden ben sorumlu değilim.

İnce düşünmek detaycılığın fiil hali tanıştırayım. Dolayısıyla bu fiilinde ülkemizdeki en iyi temsilcilerinden biriyim. Cümle içinde dikkat çekilmeyecek bir nokta varsa ben oradayım. Yüklemle ilgilenenlere inat ben dolaylı tümlecin peşindeyim. Çekilir dert değilim. Eğer başarılı bir yönetmen ya da işinde iyi bir bilim kadını olursam detaycılığımın ekmeğini yiyeceğim. Umuyorum bu kadar kafa meşguliyetinin ödülü olarak ikisinden birini de olabilirim.

Kişilik olarak tam zıttımı bulmakta dünya markasıyım, mütevazi olamayacağım. Satır aralarındayım varsayalım, bulduğum kişi kitabın arka kapağını okuyup yargılayacak kadar "höt". O kadar özeniyorum ki bu tarz kişiliklere. Dert ettikleri şeyler azdır, sinirlenince uzatmaz detaya takılmaz, olayı unutmayı beklerler. Bu yaşam biçiminin insanları film olarak ağır aksiyonu ya da süper kahraman filmlerini tercih ederler. Arada kalmış küçük gezegenler değil böyle ağır toplardır kesin onların gezegenleri. Jupiter Saturn vesaire. Ya da yıldızların yanında gezegenler minik detay onlar için. Güneş uygundur.

Benim kara dediğime gri diyebilen insanlarla dolu çevremde neyi savunduğumu ben de unutuyorum bazen. Bi' görüşten diğerine atlarken çatır çatır kırılıyor inanç kavramım. Bir insandan soğudum mu hepten soğurum diyen höt insanların aksine nefret ettiğim birinin bir hareketine içim eriyebiliyor. İki dakika sonra eski halime de dönebiliyorum. İşte böyle olunca o kırılan inanç kavramı orama burama batıyor. Sabitfikirlerin betondan sert yargılarına yeri geliyor özeniyorum yeri geliyor değiştiremedikleri kafalarına üzülüyorum.
 
Benim gibiysen sana ağır doz Nuri Bilge öneriyorum.
Kendini değil filmlerdeki insanların dertlerini düşünmen gerekiyor. Ama o dertlerde kendini bulmaman lazım. Bir filmin her 10 dakikasında bir kendi hayatını görüyorsan o film kolaya kaçmıştır. Bazılarına göre sana seni anlattığı için başarılıdır. Ortasını bulalım. Başarılıdır ama kolaya kaçmıştır.
Başkasının hayatında inebildiğin kadar detaya inebilirsin. Kendi hayatında indiğindeki gibi seni ve çevreni incitme riski yoktur.

Kabul edelim. Biz zoruz. Ama mutlu etmeyi duyguları incitmemeyi de iyi biliriz. Detaycılık şeker hastalığı gibi. Şekerden uzaklaşıldığı gibi kendi hayatının satır aralarından uzaklaşıp, haftada bir ya da iki kez de uygun dozda kafa yoran film ya da kitapla oyalanıldığında kaliteli yaşama ulaşmış oluyorsunuz.

Zorluğumuza rağmen yanımızdan ayrılmayan insanları öpüp başımıza koyalım. Bizi çekenlere sesleniyorum. Bizden size zarar gelmez kötü gününüzde düz düşünen insanlar gider biz kalırız. Çok güzel fikir veririz. En umulmayacak sürprizlerle hayatınızda olmadığınız kadar mutlu ederiz. Demem o ki,  değer bilin azıcık.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder