Size, hislerinizi içine koyabileceğiniz notaların sizi alıp götürebileceği bir bavul yaptım. Orta boylarda, kırmızı, kilidi bozuk, bol gözlü bir bavul. Tekerleksiz . Notaların aracı olduğu bir iç yolculukta tekerlere ne hacet zaten. Ne tamamıyla aşka ne de tamamıyla ölüme ayrılığa odaklı bir yolculuk bu.
Ben kokuların ve
şarkıların ‘’içsel bir ışınlama makinası’’
olduğunu düşünüyorum. Bir saniye
yeterli oluyor tanıdık kokularla şarkılarla geçmişe dönmemize. Mesela yasemin kokusu mesela Barış Manço şarkıları.
Kendi kısa
geçmişimin açılış kurdelasını kesiyorum önünüzde. Uğurlu olsun.
Barış Manço; çocukluğum , pazar pikniklerim, arabada ezbere
söylenen babalı şarkılarım. Kasetlerimiz
vardı : Mançoloji, Müsadenizle Çocuklar bir de Japonya’lı bir şey. Barış
Manço küçük çocukların öne oturması yasak dedi diye ön koltuğa oturmadığımı
biliyorum. Sözlerini öyle ciddiye alırdım. Aynı ciddiyetle de ezberlemeye
çalışırdım şarkılarını.
En derine hitap eden, en hızlı ışınlayan Manço şarkısını paylaşayım.
Michael Kiwanuka. İki yazımı birlikte geçirdiğim esmer
arkadaş. Senfonik uyuşturucum. Tek başıma yaşamaya alışmaya çalışırken de yardımcı
oluyor ‘’Home again’’ ile. Pek şarkısı yok ama olanlar yüksek dozlu.
The Lumineers, hem herkesin duymasını istediğim hem de bencillik damarımın tutup sadece benim olsun, bana çalsınlar diye içimden geçirdiğim bir kız iki erkekli hayatımın her döneminde yanımda olan cici grup. Bir kez dinleyip de sevmemek mümkün mü? En bilindik şarkısı olan Ho Hey de illa ki duyulmuştur bir yerden.
''Terliklerimle gelsem sana, sonunda aşkı bulmuş gibi'' Aşkın en saf tanımıdır herhalde. Hayatımda eksik bir şeyin olduğuna beni ikna edişiyle hayatımın bir kısmının fon müziğiydi Ezginin Günlüğü şarkıları.
Ben de akranlarım gibi CD alışkanlığı olmayan Youtube, Fizy, Deezers dinleyicilerindenim. Nat King Cole ki benim bu özelliğime mola verdirtti , D&R'dan albümünü aldırttı. Üstüne bir de orta halli bir pikap satın aldırttı. 50'lerde 60'larda yaşasaydım keşke dedirtti. Çok sevdirtti çok dinletti kendini kısacası .
(an excerpt from ''Istanbul'' )
Retro tarzıyla, küçükken okulda dışlanmış kilolu hırçın bir ergeni anımsatan tavrıyla saçının tellerine kadar yetenek kaplı kadın: Elle King.
Ey Mad Men, keşke introların kadar unutulmaz bir dizi olsaydın!
Eskilerden, yenilerden, her telden geçmişimin kalan notaları da bunlar:
( 20 Mart konseri kısa çaplı hayalim. Bir umut.)
(Yaz şarkılarının en Aslı)
( Defalarca dinlesem de sıkılmam bu şarkıdan.)
( Ben bu şarkıya gurbettekilerin ninnisi diyorum, Miray da Jeff Buckley'e aşkın sesi.)
Kırmızı tekerleksiz bavulumun görünen kısmıydı bunlar.
Daha ne notalar geçecek hayatımdan.
Kalemini çok beğeniyorum,sen yaz ben okuyayım..Neden bilmem tek cümlelik benden bahsedişin beni duygulandırdı.Tarzlarımız farklı olsa da birikim sağlamamıza büyük katkı,kesişim noktalarımız da var elbet onlarda birleştiren unsur. yeni yazını dört gözle bekliyorum..
YanıtlaSilÖvgün için de merakın için de çok teşekkür ederim biricik yol arkadaşım. Birbirimizin hayatına daha çok nota katacağız, biliyorum ben.
YanıtlaSil